29 Eylül 2009 Salı

'The Ugly Truth'u da kontrol edebilir miyiz?

Her seyahat oncesi bir heyecan alır beni. Ama öyle böyle bir heyecan değil; arnıma ağrılar girer, kafamda binbir düşünce... Mükemmelliyetçi yapım gereği kafamdan geçenlerin çoğu 'acaba uçakta en iyi yeri alabildim mi', 'seçtiğim otel tüm isteklerime cevap verebilecek mi' gibi gereksiz görünen ancak seyahatimin tam istediğim gibi geçebilmesi için oldukça gerekli konular üzerine. Benim gibi herşeyi kontrol etme ve istediğim şekilde devam ettirme çabasında olan biri için bir ülkeye ilk kez gitmenin nasıl bir endişeler yumağı olduğunu tahmin edebilirsiniz.. Yarın böyle bir seyahate çıkıyorum ve büyük merak içindeyim bu seyahatten memnun kalıp kalmayacağıma dair..

Cuma gecesi aynı benim gibi bir kızla tanıştım. Ismi Abby, bu hafta ülkemizde vizyona giren The Ugly Truth filminin baş karakteri. Abby, mükemmelliyetçilik ve kontrol etme tutkusuyla bana benzese de, olayı bana göre bir hayli abartmış; hayatındaki herşeyi madde madde sıraya koymuş ve işi çıktığı çocukla o gece konuşulacaklar listesini hazırlamaya kadar vardırmış.
Abby kendini sadece kadın olduğu için değil de bir birey olarak toplumda kabul ettirme ve kendisini sadece güzelliği için değil de zekası, ve başarısını da takdir edecek bir erkek arkadaş bulma ümidinde. Kadınlar için oldukça makul karşılanabilecek bu istekler erkekler tarafından pek de kabul görmediği için kızımız aşk hayatında pek bir başarı sağlayamıyor. Ta ki Mike, 'Çirkin Gerçekler'i Abby'ye anlatana kadar.

Filmin başrollerinde Katherine Heigl ve Gerard Butler'i izliyoruz. Heigl'ı çocukluğumun en güzel filmlerinden biri olan My Father the Hero'da izlediğimden beri çok severim. Hiçbir dönem modası geçmeyecek bir güzelliği ve ekrandan izleyiciye yansıyan sıcaklığı ile birçok kişinin sevdiği bir oyuncu olduğuna şüphe yok. Ancak bu filmin başındaki birkaç sahnede oyunculuğunu yapmacık ve inandırıcılıktan uzak buldum. Örneğin; titiz, düzenli ve işinde başarılı Abby imajı, filmin başlarında pek iyi yansıtılamamış. Bu nedenle izleyici, filmin ilk 10-15 dakikasında nasıl bir karakterle karşı karşıyayız, bunu tam çözemiyor. Yine bu sene izlediğimiz The Proposal filmindeki Sandra Bullock'un canlandırdığı karakteri anımsayın; düzenli, titiz, işinde başarılı ve erkeklere mesafeli imajı nasıl da anlatıvermişti bize daha filmin en başında.
Katherine Heigl'a geri dönersek, bir sahnede oyunculuğunda tutarsızlık da gözüme çarptı. Karşısındaki erkeğe çekingen, kırılgan hareketlerde bulunan Abby, bir sonraki sahnede yine aynı erkekle oldukça rahat hoşbeş ediyor. Bu problem senaryonun bazı yerlerinde kopukluklar olmasından veya filmin montajı esnasında arada bazı sahnelerin çıkarıldıysa eğer, bundan da kaynaklanıyor olabilir. Bu durumda oyuncunun üstüne fazla gitmeyebilirdim aslında ancak Heigl, aynı zamanda filmin idari/yürütücü yapımcılarından biri. Bu nedenle sorumlulukları sadece oyunculuğu ile sınırlı değil.

Filmin başındaki kısa bölüme dair eleştirilerim bir yana, genel olarak baktığımda, ben filmi çok sevdim. Tabii ki içinde bazı romantik-komedi klişelerini barındırıyor ancak bu film insanı gerçekten güldürüyor. Hem de öyle böyle değil... Özellikle filmin ilk yarısında, sinemadaki herkes gülme krizi geçirdi. O derece komik yani film. Normalde pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim Gerard Butler bile bu filmde kendisini sevdirdi. Oynadığı karakter Mike biraz gıcık bir tip olmasına rağmen, izleyiciden sempati toplamayı bildi. Hakkını yemek istemem, Katherine Heigl da yazımın başında eleştirdiğim sahnelerden sonra toparlandı ve özellikle Gerrard Butler ile birlikte oynadıkları bölümlerdeki komikliği ve tatlılığıyla izleyiciyi kendine sevdirdi.

Kadın-erkek ilişkileri üzerine yapılmış en komik filmlerden biri olan The Ugly Truth'a mutlaka gidin. Çok eğleneceksiniz !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hakkımda

Fotoğrafım
Instagram:@stylishtimes Snapchat:@astylishtimes Twitter:@AysheRose

İzleyiciler